#S2E5: Barbaros Özbuğutu ile Sürdürülebilir Girişimcilik- Iyzico

#S2E5: Barbaros Özbuğutu ile Sürdürülebilir Girişimcilik- Iyzico

Türkiye’nin başlıca fintek şirketi İyzico’nun kurucusu Barbaros Özbuğutu ile hayatını, girişimcilik hikayesini ve hızlı büyüyen girişimlere dair görüşlerini anlatıyor.

– Üniversite okumadan girişimci olunur mu?
– Hadi girişimci olacağız, hangi problemi çözeceğimizi nereden bulalım?
– Bir anda çok yatırım alıp hızlı büyümek marifet mi? Peki ya şirket kültürü?

🚀🎥 Global İşler Podcasti Youtube’da İzleyin!

#S2E5: Barbaros Özbuğutu ile Sürdürülebilir Girişimcilik- Iyzico

Ussal Şahbaz (00:00:14) – Herkese merhabalar. Wand Medya Network’ün Emirgan stüdyolarında Ussal Şahbaz ile Global İşlere hoşgeldiniz! Bugün çok önemli bir konuğum var Barbaros. Kurucusu kurdu, sattı, büyüttü, sattı. Benim için önemi şuradan geliyor. Ben de kendi işimi ilk kurduğumda şimdi yaptığım bu sektör şirketleri için kamuyla ilişkiler işi. İlk müşterim Barbaros’tu, İyzico’ydu. O yüzden benim için çok özel. O zaman bana güvendiler, Hiç böyle bu işi daha önce bu anlamda yapmamış birine iş verdiler. Ben de ondan sonra büyüttüm. Barbaros hoşgeldin, hoşbulduk. Şimdi böyle bir önce bir biraz bahsettim işte. Konuyu bilmeyenler için Türkiye’nin en önemli fintech şirketi diyebiliriz ödeme alanında. Şimdi biraz daha anlatır. Sanal pos e-ticarette kullanılır. Bu alanda faaliyet gösteriyor. Çok da güzel bir girişimcilik öyküsü. Onu da konuşuruz ama bence istersen biraz daha erkenden başlayarak hayatını kısaca anlatabilirsin. Oradan sonra da girişime geleceğiz ve birazcık girişimcilik üzerine konuşacağız.

Barbaros Özbuğutu (00:01:12) – Tabii o zaman nereden başlayım? 1977’de? 1977 yılında Almanya’da gurbetçi ailenin bir oğlu olarak dünyaya geldim. Ondan sonra okul hayatım çok başarılı bir öğrenci değildim. Genelde sınıfta her şeyi sorgulayan, ondan sonra bir şey hoşuna gittiği zaman dibine kadar ders çalışıp ama hoşuna gitmediği zaman hiçbir şey yapmayan tip öğrenciler vardır.

Barbaros Özbuğutu (00:01:34) – Onlardan bir tanesi. Ama bir şekilde liseyi bitirdim. Ondan sonra da üniversiteye kaydımı yaptırdıktan sonra da barmen olarak çalışmaya başladım ve 18 19 yaşındayken barmenlik. Tabii ki çok ilginç bir iş. Gece hayatı içerisindesiniz, çok keyifli zaman geçiriyorsun arkadaşlarınla.

Ussal Şahbaz (00:01:51) – Bunlar hangi şehirde oluyor?

Barbaros Özbuğutu (00:01:53) – Bunlar Nürnberg de oluyor, Almanya’nın Nürnberg şehrinde. Ondan sonra iki üç sene, iki sene barmen olarak çalışıp üniversiteyi de tabii ki asarak, hiç gitmeyerek evde tabii ki bir kriz yaratmış oldum. Bir noktada babam artık kendine doğru düzgün bir iş bul, ekmek istemiyorsan da çalış şeklindeydi. Ben de o zaman telefon ikna oldu işte. Almanya’nın Turkcell’i denilebilecek bir şirkette Kol Center’da çalışmaya başladım. Koç Center’da müşteri hizmetlerinde 6 ay 21- 20 yaşındayım. 6 ay çalıştıktan sonra da oradaki adam bana şey dedi. Çok hızlı büyüyoruz. Bize yeni liderler lazım. Sen de lütfen başvur. Ben daha 20 yaşındayım. Hiç aklıma gelecek bir şey değil. Hani şapkamı ters takarak gidiyordum o zamanlar.

Ussal Şahbaz (00:02:39) – Barmenlik de var mı bu arada? Akşamları ve akşamları.

Barbaros Özbuğutu (00:02:41) – Devam ediyorum tabii ama gün içerisinde de normal gidip çalışıp eve geliyor işte.

Barbaros Özbuğutu (00:02:46) – Bütün bu süreç içerisinde bana teşvikte bulunup dedi Lütfen bir başvuruda bulundum ondan sonra lider oldum 20 yaşında. Ondan sonra kurumsal hayatta böyle hani klasik o iyidir işte değildir. Ondan sonra yok işte daha büyük bir ekip yönet. Ondan sonra bir noktada bana yeni bir lokasyon açacağız, Bremen’e gideceğiz, sen de oraya gitmek ister misin diye bana teklifte bulundu şirket. Ben oraya gittim. Orada yepyeni bir pool Center yapısını sıfırdan oluşturduk. Bu şekilde ODTÜ içerisinde bir yönetmen oluncaya kadar 7 yıl devamlı çalıştım ve her gitti okul gitti. Yani hiçbir şekilde üniversiteye bir daha dönemedim. Ama hayatımda tabii ki şöyle çok ciddi yatırım yaptılar bana. Eğitim açısından da çok şey öğrendim. Ben hep şey diyorum aslında çok güzel bir lafı var deli akıllı dan hiçbir şey öğrenemez ama akıllı dilden çok şey öğrenir diye. Onun için yaptığın iş ne olursa olsun, sistematiğini öğrendikten sonra onu bir metodoloji olarak asla başka yerlere de uygulayabiliyorsunuz. Benim aklımda her zaman şöyle bir şey vardı. Ben barmen olarak çalışırken bar çok büyüktü ve 7 tane istasyonu vardı. Yeni başlayanlar için kül tablaları vardı. O zaman kül tablaları temizleniyor.

Barbaros Özbuğutu (00:03:56) – Ondan sonra birisi bira veriyor, öbürü de daha çok indirimleri yapıyor falan. Kokteyller bu tarafta yapıyor. Anlatmak istediğim şu 7 kişi çalışıyor, biz 8 kişi çalışıyorduk. O istasyonda işler bir taraf daha ağır basmaya başladığı zaman mesela birileri çok long ring istiyor. O istasyonun sağında çalışan her zaman sol tarafa destek olabiliyor. Çünkü o işi de biliyor. Böyle bir.

Ussal Şahbaz (00:04:17) – Sistem kurulmuş, böyle.

Barbaros Özbuğutu (00:04:18) – Bir kaydırarak biz orada bütün o günün yükünü birisinin üzerine yüklemeden ekip olarak çözebiliyor. Mesela bu sistematiği. Ben bir noktada çalıştığım şey yaptım çünkü orada da mesela telefon geldiği zaman eskiden iki ekip vardı, birisi sadece maillere bakıyor, birisi sadece telefonlara. Telefon ağır bastığı zaman mail ciler bunlar izliyor ama mail yok, kimse çalışmıyor. Bunlar ikisi beraber yapması lazım. Yani bunu kaydırarak çözmemiz lazım. Ve hatta o hikayede anlatmıştım biz barda bunu bu şekilde yapıyorduk. Yani bizi bu sistemi buraya da getirmemiz lazım.

Ussal Şahbaz (00:04:51) – Cool Center da böyle aslında çok nasıl diyeyim yani karşıdaki müşterinin sorununu iyi anlayıp çözmeye yönelik çok zor bir iş. Çok zor, çok insana dokunan bir iş.

Barbaros Özbuğutu (00:05:01) – Bence iletişim tarafında inanılmaz çok şey öğreniyorsun.

Barbaros Özbuğutu (00:05:05) – Onun için kurduktan sonra da benim yani ekibinin Call Center ekibiyle çok değişik bir ilişkim. Çünkü ben onlarla bir araya geldiğim zaman ben sizi çok iyi anlıyorum. Çünkü sizin yaptığınız işi ben yaptım ve sizin işiniz çok önemli. Çünkü müşteriye dokunduğum nokta ve konsantre bir şeydir. Yani bütün şirket içerisindeki oluşan problemleri ilk bulduğun ve ilk duyduğun yerdir. Onun için center’daki datayı doğru kullanıp şirket içerisinde nerede problem yaşıyorsun bunu çok iyi analiz edebiliyor, kullanabilir, erken aşamada bulabiliyorsun. Onun için biz mesela bu yapısı içerisinde de her zaman mutfak diye bir modelimiz vardı. Bütün çalışanlar yani konsantre dışında olan mühendisi olsun, yöneticisi olsun ayda bir kere o mutfağa girip kol kola çalışan birisinin yanında oturup o müşteri görüşmelerini dinliyordu. Süper! Bununla birlikte de ister istemez şu şeyler oluyor. Mesela yazılımcının birisi Center’da çalışan bir arkadaşın yanında oturuyor ve üç kere aynı şeyi duyuyor. Burada bir problem var ve bunu çok hızlı çözebiliriz. Düşünüyor ve çıkıyor, alıyor gidiyor. Bunu ekip içerisinde konuşuyorlar ama çözüyorlar. Yani böyle şeyler çok iyi çalışıyordu ve sistematik bir şekilde de yaptığın zaman şirkette şöyle bir algı oluşuyor ilk önce konsantre çalışan insanlar tabii kendilerini çok çok daha iyi hissediyorlar yaptıkları işin ne kadar önemli olduğunu ama aynı anda da bütün herkes müşteriye dokunduğunu ve yaptığı işin aslında müşteri için yaptığını da birazcıkta farkına varmış.

Ussal Şahbaz (00:06:34) – Bence bu çok önemli bir şey. Çünkü iş hayatında da ne bileyim devlette de başka işlerde de hep bu son hizmeti alandan bir kokuyorsun, böyle işte halka inmek falan deniyor yani oradan kopunca aslında yaptığı işin bir anlamı da kalmıyor. Orada her zaman bir iletişim kanalını açık tutmak lazım. Konsantre olur, başka bir şey olur ama çok iyi bir yöntem, çok çok.

Barbaros Özbuğutu (00:06:54) – Net ve bence yönetici olarak da zaten en büyük sorumluluklardan bir tanesi bu işi niçin yaptığını hiçbir zaman unutmamak. Yani biz eğer bir gün bir şirket kuruyorsun, bir restoran açıyorsun ve herhangi bir şekilde başka bir iş yapıyorsan bunu müşteriye bir hizmet vermek veyahut bir ürün satmak için yaptığını ve günün sonucunda çalışanların eve götüreceği ekmeğin parasını müşterinin ödediğini hiçbir zaman unutmamak lazım. Böyle dediğim gibi değişik sistemlerle de bunu aslında çok net unutmuyorum ve şirket içerisinde şirketin DNA’sına da bir şekilde işleyebiliyor.

Ussal Şahbaz (00:07:25) – Biliyorsun. Peki Center’da yükselten, yükselten artık bir yöneticisi vesaire.

Barbaros Özbuğutu (00:07:29) – Ondan sonra da 2005 yılında ben şeyin kaybını yaşamıştım. Bu telekomünikasyon sektörünün özelleştirme ve ondan sonra çok hızlı büyüme kaybı ve 99’da orada ciddi şekilde oluşmuştu. Ve yavaş yavaş böyle azalmaya başladıktan sonra ben artık kendi kavramıyla başka bir sektöre ve başka bir şeyde görmek istediğimi farkına vardım.

Barbaros Özbuğutu (00:07:50) – Ve ondan sonra da statüye geçtim de dünyanın en büyük kredi kartı profesörlerinden bir tanesi, Dünya çapında 40 bin çalışanı vardı. 90 ülkede var vardı ve günün sonucunda telekomünikasyon sektörüne benzeyen çok çok hızlı ve çok transaction ve doğru bir yapı. Aynı anda da yine kol yapısının çok önemli olduğu, bizim o zaman da sunduğumuz hizmetler. Bankalar, sunduğumuz hizmetler içerisinde çok önemli bir yeri oldu, oraya geçti ve oradaki bütün Almanya, Avusturya ve İsviçre’deki konsantre sisteminin konsantre lokasyonları başına geçti. Oradaki bence öğrendiğim ve benim için kritik olan noktalardan bir tanesi. Şunun farkına varıyorsunuz Operasyon ekiplerinin başında olduğun zaman sen her zaman bir post atarsın.

Ussal Şahbaz (00:08:35) – Evet.

Barbaros Özbuğutu (00:08:36) – O olduğun noktada stratejik anlamda aslında çoğu şirketi fazla bir önemi yok. Sadece cost olarak bakılıyor. Cost olmaya başladığı zaman ilk önce sana geliyorlar.

Ussal Şahbaz (00:08:47) – Sohbet ediyorlar, başka bir yere gidiyor. Orada konuyu bilmeyen birisi yapıyor. Onun stratejik.

Barbaros Özbuğutu (00:08:51) – Hiçbir ağırlığını.

Ussal Şahbaz (00:08:52) – Yok.

Barbaros Özbuğutu (00:08:53) – Bunun farkına vardıktan sonra da ben dedim ki ben stratejik önemli olan yapıya geçmek istiyorum. O da tabii ki satış pazarlama birimi. Orada satış birimine geçtim ve satış biriminde de şöyle bir yenilikle gittim.

Barbaros Özbuğutu (00:09:06) – Dedim ki biz dijital kanalları oluşturmamız lazım. Bu 2000 8 2009 yıllarının dedim biz artık internet diye bir gerçek var, dijital geçmemiz lazım ve burada yeni kanallar oluşturmamız lazım. Aklıma yeni bir fikir geldiği zaman gidiyordum. Patronuma diyordum ki ben böyle bir şey yapmak istiyorum işte. Sensörler oluşturduk müşteriye sadece bizi aradığı zaman değil, biz proaktif bir şekilde onlara ulaşmamız lazım. Onu ise web sitesi ilk web sitemizi oluşturduk. Web sitemizin içerisinde bir shop kurduk ve dedik ki artık hiç olmazsa hani terminallerin kablolarını bilmem nelerini falan bunları internet üzerinden satıp ve ondan sonra geldiğimiz son noktada da aslında kimlik diye bir dijital ortamdan senin pos alabileceğin bir branch oluşturduk. Çünkü orada da zamanında Telekom Almanya’nın en büyük POS terminali satan şirketi idi. Bu da bir iştiraki idi. Onlar tabii oluşturduğu satış kanalları bankalar üzerinden ve çok politik bir ortamda.

Ussal Şahbaz (00:10:07) – Ve eski usul.

Barbaros Özbuğutu (00:10:08) – Aynen orada web sitesinden Biz bunu kendimiz. Direk satacağız dediğimiz anda zaten bütün bankalar ayağa kalkmıştı. O zaman da biz de stratejik olarak şey dedik. O zaman ikinci bir brand oluşturalım. Bu brand company bağımsız olsun ve biz bunu direk internetten direk kanal satışı olarak oluşturalım.

Barbaros Özbuğutu (00:10:25) – Onu oluşturdum ve ondan sonra da her şey çok iyi giderken ben 30’lu yaşlarında bir şirket içerisinde pozisyonu çok iyi, perspektifi çok iyi bilen bana hala böyle profesyonel olarak bakılıyor. 2010 yılında İşte Zübeyir diye bir tandır böyle beni ciddi şekilde yokladı ve ciddi şekilde karşıladı beni. Kadın her gün arıyor. Diyor ki İsveçli bir şirket var. Çok genç, çok dinamik bir ekip işte. Senin profilini ben verdim, senden konuşmak istiyorlar. Lütfen bir görüş dayanarak ben diyorum ki Hayır, yani ben çok iyiyim. Olduğum yerde çok mutluyum. Her şeyi çok güzel kadın Bir gün çok iyi hatırlıyorum. Beni pazar günü aradı ve dedi ki Barbaros dedi, Sana bir önerim olacak. Pazartesi ertesi gün, Pazartesi günü Münih’te bir etkinlik var. Kurucuların iki tanesi orada olacaklar. Şirketin ismi bu arada. Ondan sonra lütfen git bir tanış ve ondan sonraki ne olacağını ben ondan söyledim. Bak ben gideceğim, konuşacağım ama bana söz ver. Eğer hayır dersem beni bir daha aramayacak. Tamam. Neyse, ben atladım gittim işte o zaman Niklas vardı, Magnus vardı. Onlarla tanıştım ve günün sonunda ilk defa hayatımda, yani kurumsal dünyanın dışında bir kalıp ve startup kelimesini duymuş oldum.

Ussal Şahbaz (00:11:41) – Tabii 2010’da bu şimdiki gibi popüler değil. Bu işler.

Barbaros Özbuğutu (00:11:44) – Hiç bir şekilde değil.

Ussal Şahbaz (00:11:45) – Bir şekilde.

Barbaros Özbuğutu (00:11:45) – Ve bizim için daha çok şey. Yani kim bunlar sektör diye soruyorum, kimse tanımıyor. Ondan sonra diyorlar ki ya karşımda oturuyor çocuklar 24 yaşında. Yani gençler değil mi? İsveçli 24 25 yaşında. Bana diyor ki bizim şirket ortalama yaş ortalaması 23. Ondan sonra işe gidiyorum. Ben 23 yaşında ne yapıyordum böyle? Daha barmenlik şeyini düşünüyorum. Bunlar diyorum, koskocaman şirket kurmuşlar o zaman 5 tane ülkede, 4 tane ülkede varlar. Neden yatırım arayacaklar Avrupa’ya yaptığı yatırımda Michael Moritz onların adına girecek falan. Her neyse bana bu hikayeyi anlatıyorlar. Ondan sonra bana şey dedi. Lütfen karar vermeden önce ben seni Stockholm’e davet etmek istiyorum Stockholm’e ve orada ortamı gör, ortamı gör. Ben şimdi kurumsal hayattan geldiğim için şey diyorum. Tamam bu şimdi dönecek, ondan sonra bana form gönderecek, ben o formu dolduracağım, şu olacak falan herhalde bir iki, üç hafta sürer. Telefonunu çıkardı dedi ki Çarşamba günü senin için uygun vereceğim, randevu verecek ve uçak biletimi alıyor. Sonra orada ilk defa şeyin farkına vardım.

Barbaros Özbuğutu (00:12:48) – Hani startup da her şey çok çok daha fazla veya çok çok daha farklı işliyor.

Ussal Şahbaz (00:12:53) – Farklı ve kolay yani. Sekreteri yok bilmem bir şekilde.

Barbaros Özbuğutu (00:12:56) – Direk uçak biletini alıyor. Tamam aldım. Haftaya çarşamba günü Stockholm’de görüşürüz. Ben kalktım gittim Sebastian ile tanıştım CEO’su ile. Ondan sonra çok ilginçtir şimdi görüşme yapıyoruz, İngilizce konuşuyoruz. Bana dedi ki görüşmeyi birazcık da Almanca yapabilir miyiz dedim. Tabii yapabiliriz. Dedi ki Ben de Almanca birazcık çalış etmek istiyorum ve orada şeyin farkına veriyorsun. Konfor alanından çıkmak.

Ussal Şahbaz (00:13:20) – Evet.

Barbaros Özbuğutu (00:13:20) – Kendini zorlayıp kendini geliştirmek için. Yani biz mesela her zaman ediyorduk, sporcularımızdan bir tanesi bu yaptığımız mülakatlarda şeydi sadece senin bildiğini düşündüğün, benim bilmediğim Bana bir şey öğret. Hmmm, onu da şunun için soruyorduk. Diyordu ki Hiç olmazsa çok kötü bir görüşme olsa bile bir şey öğrenmiş olayım. Bunları biz iş hepsini yazdık. Diyelim ki en iyisi ben. Ondan sonra yani şu şekilde oldu. O bence çok önemli. Bana o görüşmede şey dedi, biz artık dedi tecrübeli insanlarla çalışmak istiyoruz. Biz çok genciz. Biz startı burada 0’dan 1’e getirdik. Ama şimdi bizi 1’den alıp 2’ye götürecek insanlarla beraber çalışmamız lazım.

Barbaros Özbuğutu (00:13:58) – Bu şey de oldu. Ben de ilk defa bana amca dediler. Kaç? 30 yaşındayım ama dediğim gibi dünya çok yaş.

Ussal Şahbaz (00:14:07) – Tabii yaşlı bir dünya.

Barbaros Özbuğutu (00:14:08) – Yaş ortalaması 45 falan. Böyle çok eski bir şirket.

Ussal Şahbaz (00:14:11) – Peki bir şey soracağım şimdi. Yani 30 yaşındasın, 30 yaşındayken 10 senedir çalışıyorsun. Evet, bu da ilginç bir şey. Yani üniversiteyi bitirmenin böyle bir avantajı da var yani. Çünkü artık insanlar 28 29 yaşında çalışma ya, üniversiteyi bitiriyor, mastır yapıyor, bilmem ne yapıyor falan. Yani çok geç başlıyor. Bir yandan da bir israf mı bu? Ya da sana şunu sorayım hiç yani hadi kızlarda da belli değil de first veya diğer şirkete de hiç sormadılar diye bir dezavantaj oldu mu?

Barbaros Özbuğutu (00:14:39) – Hiç olmadı Ama tabii ki birazcık. Nasıl diyeyim, Büyük organizasyon içerisinde evet bence bir handikap üniversiteye gitmiş olmak. Ama doğru yöneticilerin varsa hiç bir problem değil. Çünkü onlar için senin hangi üniversite okuduğun veyahut bu zamana kadar ne yaptığın önemli değil.

Ussal Şahbaz (00:14:57) – O sırada o sırada.

Barbaros Özbuğutu (00:14:59) – Neredesin ve bundan sonra nereye gideceğiz? Aslında orası önemli ve ben kendimi hep şey olarak görüyordum.

Barbaros Özbuğutu (00:15:05) – Ben bir üzülsem büyük organizasyonlar içerisinde kendimi bir şekilde ayrıştırmak lazım. Birbirlerinden. Onun için risk almayı çok seviyordum ve bütün yapılar içerisinde bu olguda da öyleydi, ondan sonra da öyleydi. Risk alıp yeni gelen projelere ilk ben atılırdı ve bir noktadan sonra da zaten yeni bir şey geldiği zaman derlerdi. Barbara severim, Barbara seviyor. Bir şekilde yapar onu götürür. Üniversite ve bazen üniversitelere davet ettikleri zaman önceden söylüyorum Bakın ben üniversite okumak anlattığım zaman şey olmasın. Çocuklarımla da konuştuğum zaman aynı şeyi söylüyorum. Üniversiteye gitseydim evet, belki ek olarak bazı şeyleri 35 yaşında öğrenmek zorunda kalmazdım. Evet. Ama eğer öğrenmeye açsan ve kendinin öğrenme metodolojisini bir şekilde kendin kavradı isen, yeri geldiği zaman, gerektiği zaman bir şey öğrenmek de o kadar zor değil.

Ussal Şahbaz (00:16:02) – Ama o metodoloji, yani hem o metodoloji kavradıktan hem de öyle bir isteğin varsa. Şimdi bazı insanlar kendi başına hiçbir şey yapamıyor, o da ayrı bir sıkıntı, o bambaşka bir. Herkesin kendine göre belki bu kararla, kişiliğine göre de çok çok kişi de zaten bu kararda bir şeyi bilerek vermiyor. Eminim ki sen de üniversite okuyayım diye yapmadı.

Ussal Şahbaz (00:16:20) – Öbür iş daha cazip geldi, o da o yüzden yaptı.

Barbaros Özbuğutu (00:16:22) – Çok net. Yani geçmişe dönük bakıldığı zaman. Ama şöyle bir şeyi de görebiliyorum ben kendi etrafımda şunu görebiliyorum. Ben teorik bir adam değilim. Evet, yaparak ve hata yaparak öğrenen birisiyim. Onun için üniversitede oturup kitapları okuyup ondan sonra bunu hiçbir şekilde pratik anlamda kullanmadığım bir dünyada tahammül edemiyorum. Hiçbir şekilde tahammül edemiyorum. Onun için üniversite benim için değildi ama bazı insanlar tam.

Ussal Şahbaz (00:16:49) – Tersine tam tersi pratiği sevmez.

Barbaros Özbuğutu (00:16:51) – Çok net kitaptan öğrenebilir ve bunu çok iyi uygulayabilir. O insanlar içinde bence üniversite çok ama otuz.

Ussal Şahbaz (00:16:58) – Yaşında amca durumuna geldi. Sonra klanı büyüdü.

Barbaros Özbuğutu (00:17:03) – Büyüdü ve klanı sürecinde de şunu öğrendim hep böyle. Dediğim gibi hayatımda bir şeyi kavradıktan sonra bir dahaki karar verme mekanizması hani yenilebilen açılıyor, doğru şeyde first day geldiğinde aha startup dünyası var, süper falan orası oldu. Ondan sonra klana girdikten sonra şunun farkına var. Ben kullanmaya başladığımda inanın şirket değeri 300 milyon falandı. Apple’dan yatırım aldılar, Almanya’ya açacağız. Ben Almanya’da şirkete dahil olan ilk şey bana dediler ki biz 3 milyon ayırdık. Almanya bütçe olarak Almanya’ya kur.

Barbaros Özbuğutu (00:17:41) – Bu misyon bu kadar, bu kadar. Herkesin işi başından aşkın. Yani sana böyle oturup birisi yanında bunu nasıl yapacaksın falan diye anlatacak zamanları yok. Ben aldım bir bir stratejik toplantı yaptık toplamda. Ondan sonra misyon net geldim Almanya’ya. O 3 milyonla yapılabilecek bütün hataları yaptım. Detayına girsem o kadar çok ki. Ama şöyle bir şey, o kadar çok şey öğrendim ki. Hani o yaptığım hatalardan ve ben hep şey diyorum. Hani o hataları yapmasaydım büyük bir ihtimalle bu kadar başarılı olmayacak. Çünkü ben inanın parasıyla ya da.

Ussal Şahbaz (00:18:14) – Başkası parasıyla çok rahat.

Barbaros Özbuğutu (00:18:16) – Çok rahat hata yaptım. Hatadan döndüm, öğrendik ve ondan sonra ilerledik. Sürecinde şunun farkına vardım 300 milyon şirket değeri Almanya’yı başlattık. Bir sene, bir buçuk sene sonra NEX yani bir dahaki yatırım turunda 1.2 milyar derdim. Hmmm dedim ki Kanada ne değişti? Bu son bir buçuk yılda sadece Almanya değil, Almanya bir piyasa olarak dahil oldu, dahil oldu ve bizim o zamanki ekibimizle birlikte oluşturduğumuz değer neredeyse 1 milyarlık bir değer. Evet doğru, çok iyi maaş alıyordum ve ister istemez bir hisse paketim falan da vardı ama 1 milyar nerede, senin kazandığım para nerde? Orada şöyle bir şey oldu.

Barbaros Özbuğutu (00:18:58) – Bende dedim ki eğer kendin için bir değer yaratmak istiyorsan aslında gidip kendi şirket.

Ussal Şahbaz (00:19:03) – Kurup bir sonraki oyunda.

Barbaros Özbuğutu (00:19:05) – Aynen öyle Ve o süreç içerisinde de tabii ki bu düşüncelerin paralelinde de batı birisinde işler yapıyorsun ve tam o sırada da bizim herhangi shop shopping arkadaşım çok detay olacak bir yazılım hizmetine ihtiyacımız var. Biz de o zaman bir Alman şirketiyle anlaşmıştık. Onlar bizi çok ciddi şekilde kandırdılar diyelim, işimizi alamadık, paramızı ondan olduk.

Ussal Şahbaz (00:19:29) – Ve Almanya’da da oluyor, oluyor.

Barbaros Özbuğutu (00:19:31) – Ondan sonra ikinci bir şirket arama yoluna başladı. Çünkü iş yapılması lazım. Tam o sırada da Tahsin ile tanıştık.

Ussal Şahbaz (00:19:38) – Evet, rahmetle analım.

Barbaros Özbuğutu (00:19:40) – Tahsin ile tanıştık ve Tahsin Türk Ben de Türk’üm ve Almanlardan zaten bir kazık yemişim, inanılmaz temkinli davranıyorum. Ondan sonra Tahsin de sen tanıyorsun. Tahsin de çok temkinli tabii tabii, masada oturuyoruz falan. Tamam iş yapalım, şey yapalım. Sözleşmeleri böyle hazırladık ikimiz de. Her şeyi sözleşmeye yazıyoruz. Şu olursa bu her neyse, bir şekilde işimizi oldu. Sözleşmeleri imzaladık, çalışmaya başladık ve Tahsin inanılmaz güzel iş çıkardı. O zamanki ekibiyle CERN’e yazılım hizmeti verdi Modül.

Barbaros Özbuğutu (00:20:11) – Yazdı. Biz de tabii ki parasını verdik ve çok güzel bir iş ortaklığımız oluştu. Bununla birlikte de Türk asıllı olduğun zaman ister istemez beraber bir akşam yemeği yedik akşam yemeğinde. İşte Türkiye, İstanbul tam o zaman 2012 yıllar. Tabii bir orası da daha yükseliyordu, yükselişte idi. Ve bir noktada aslında şöyle bir soru ortaya çıktı. Dedi ki Tahsin, sen ödemeden geliyorsun, ben ödeme. Türkiye’de neden bir dükkana girdiğin zaman tezgahın üzerinde 6 7 tane POS cihazı var dedi. Ben de bilmiyorum. Ben tabii şimdi TL ödüyorum. Bir tane POS var orada. Boşver o da dedi, oradan çıkaralım dedik. Meraklıyız. Bakalım ne var burada? Şimdi bakıyoruz ondan sonra tabii ki Türkiye’nin banka sistemi işte iş tarafında yani tüketiciye dokunan noktada kartlar verilmiş. Herkesin kendi kartı var arkasında. Biz 20 yıl önce zaten bina yapmış bankalar. Tabi her neyse bunların hepsine puanları toplamayı, taksitlendirme yapabilmek için kartla pos aynı bankanın olması lazım. Onun için 6 tane 7 tane pos cihazı var. Şimdi bunu düşünürken teknik olarak Alman mühendisliği şey diyoruz ama bu hala verimli bir sistem gibi gelmiyor.

Ussal Şahbaz (00:21:23) – Bizim gibi mezarlık gibi.

Barbaros Özbuğutu (00:21:25) – Mezarlık gibi geliyor ve bunun dijital ortamda da böyle olduğunu yani 6 tane olmasa da en azından 3 4 tane sisteme.

Ussal Şahbaz (00:21:32) – En azından gireceksin vesaire gibi.

Barbaros Özbuğutu (00:21:35) – Ondan sonra dedik ki bunu daha kolay yapabiliriz herhalde. Yani bu teknik olarak aslında hepsini tek bir platforma entegre etsek, ondan sonra hatta parayı da toplayıp da atsak bu sistem sanki üye işleri tarafından daha kolay. Evet daha kabul edilebilir. Şimdi bunun birazcık daha detayına baktık. Ondan sonra işte bütün analizlere baktık. Türkiye’de 3 milyonun üzerinde KOBİ’nin olduğunu ve bu KOBİ’lerin bir noktadan sonra dijitalleşme yerine Almanya’yla ve daha çok Batı ülkeleriyle kıyasladığımızda şöyle bir şey gördük. Dedi ki Bu patronlar aynı gidiyor. Almanya’da da ilkönce şey başlamış, ondan sonra bankalar bunu yönetim demiş. Sonra PayPal gelmiş piyasaya. PayPal geldikten sonra Amerika’da olduğu gibi Almanya’da da birden her şeyde ticaret patlamış. Çünkü. Evet, lojistik bunun önemli bir ayağı. Öbür tarafta internet penetrasyonu. Bunun önemli bir dünya. Ödeme de önemli bir yer. Çünkü ilk defa nakit için işlemediği bir dünyaya doğru artmış ve.

Ussal Şahbaz (00:22:34) – Hiçbir şekilde nakit ödeme şansı yok.

Ussal Şahbaz (00:22:36) – Öyle.

Barbaros Özbuğutu (00:22:36) – Onun için dijital ortamda ödemenin çözülmüş olması lazım e-ticaretin büyüyebilmesi için biz de.

Ussal Şahbaz (00:22:43) – Aslında biz de bunu çözelim.

Barbaros Özbuğutu (00:22:44) – Matematikte şunu dedik PayPal’ın yurtdışında yaptığını biz gelip Türkiye’de yapalım şeklinde böyle bir fikirle yola çıktık 2012 yılında. Ondan sonra da seviyeli bir şekilde.

Ussal Şahbaz (00:22:54) – Başladı, başladı ve şöyle önemli bir hikaye. Yani bankaların bu kadar güçlü ve teknolojik olarak da hiç fena olmadığı bir yerde çözülmemiş bir sorun bulup onu çözmek değil mi? Ve çok istikrarlı bir şekilde büyüyüp ondan sonra da sattınız. Aradan zaman geçti, şimdi sen tamamen bıraktın galiba. Aynen.

Barbaros Özbuğutu (00:23:14) – Ben şu an itibariyle yönetim kurulunda yım. Yani o süreç içerisinde aktif rolümü, CEO olarak aktif rolümü geçen yaz Orkun devrettim. Ondan sonra da aslında sadece gerektiği zaman ve çok da gerekmiyor. Zaten ekip çok iyi. Onlar istedikleri şekilde ve bizim de oluşturduğumuz vizyon ve strateji doğrultusunda yönetim yürütüyorlar.

Ussal Şahbaz (00:23:38) – Şimdi şunu soracağım tabi bir kısmında o hikayenin ben çalışıyordum, biraz öncesinde yoktum ama benim gözlemlediğim kadarıyla kurulduğu günden satıldığı güne kadar hep böyle istikrarlı büyüyen bir şirket oldu. Yani böyle büyük sıçramalar yok, büyük düşüşler yok, istikrarlı ama hep de büyüyor.

Ussal Şahbaz (00:23:58) – Yani bir pazarda bir sorun var, onu çözerek orayı büyütmeye devam ediyor. Ama bu istikrar şimdi bazen de istiyor ki girişimci veya yatırımcı çok daha hızlı büyüsün ama ondan sonra sürdürülebilir olmuyor bazen. Bazen de hiç büyümüyor. O zaman da tabii ne yatırımcı için cazip, ne orada çalışanlar için heyecan onlarda. Çünkü hisseleri var, girişimci içinde değil. Yani bu istikrarın şeyi Ne sırrı ne bu? Ve şunu söyleyeyim bu sizin kurucuların yaklaşımından kaynaklanan bir şey mi, yoksa olaylar mı öyle gelişti, yoksa sektör mü öyle? Yani bunun sırrı neydi? Asıl bir kaç tane.

Barbaros Özbuğutu (00:24:34) – Önemli noktası var. Birincisi bence startuplar. Ada falan baktığımız zaman ben de şu an yatırımcı olarak bazı şeylere bakıyorum. Bence iş modeli ilk önce kendi içerisinde karlı çalışabilecek bir iş modeli. Bunun bir şeyi vardı yani kanıtı var yurtdışında. Çünkü bu şirketler kurulmuş, karlılığa geçmiş ve karlı çalışabilecek bir iş modeli. Bu bence önemli. Ben hep mesela yatırım yaptığım şirketlerde hep yeni ekonomik sisteme çok önem veriyorum.

Ussal Şahbaz (00:25:01) – Onun içinde olduğunu bir açıklayalım istersen. Tamam yani bir birim ürününde sen ne kadar kazanıyorsun, ne kadar maliyetin oluyor? Aradaki fark? Kar bu tabii.

Ussal Şahbaz (00:25:11) – Sayısı arttıkça değişebilir, daha karlı hale gelebilir. Belki başta zararlıdır ama yönetim, yani birim ekonomisinde bir karlılık vizyonu soruyorsan.

Barbaros Özbuğutu (00:25:20) – Orada bence önemli olan yukarıya yani yukarı tarafındaki o matematiğin çalışması çok önemli. Yani ben ürün satıyorum, bunun karşılığında bir fatura kesiyorum ve bunun yani direk veya direk cost dediğimiz yani direk bu satış yaptığım anda bunun bir belki bir alış fiyatı var. Yani şöyle bir şey diyeceğim ben bir ürünü 100 liraya satıyor ama alış fiyatı 110 lira ise hiç para kazanmadan para kazanabilirsin.

Ussal Şahbaz (00:25:42) – Bundan 1 milyon tane yap çok net 10 çarpı 1 milyon zarar eder çok net.

Barbaros Özbuğutu (00:25:46) – Onun için yani bu birim kalk aksiyonu çalışması lazım. Eğer bu çalışıyorsa ve yukarda sen yani %20 %30 profit ile eğer işi götürebiliyor ise altında o zaman yakmaya başlayabilirsin. Çünkü o zaman büyümek için pazarlama. Bu iş büyürse ve ben daha çok hacim kazanırsam o zaman benim ekonomik kesimde aslında bir noktada düzelecek düzelecek. Bunu ön görebilirsin. Bunun projeksiyonu yapabilirsin ve biz bu şekilde istiyorduk. Yani bizim yaptığımız her zaman yani ekonomik bakıyorduk diyorduk. Bu çalışan birim bazında biz para kazanıyor muyuz? Evet, hiçbir zaman biz.

Barbaros Özbuğutu (00:26:25) – Yani yukarıda para kaybettiğimiz ve trafikte para kaybettiğimiz bir dile girmedik. Evet. Yani bizim her zaman karlılık ön planda.

Ussal Şahbaz (00:26:33) – İşte böyle yapılır değil mi? Yani iş yapmak para kazanmak için yapılır. Bir şirketin temel amacı çok para kazanmak. O da böyle oluyor aslında bazen.

Barbaros Özbuğutu (00:26:42) – Biz şimdi yeni teknoloji dünyası içerisinde paranın çok olduğu dünyada işte şirketlerin böyle bir anda 47 tane ülkeye aynı anda açıldıkları bir yapıda çok şeyleri unutmamamız lazım. Yani günün sonunda ben niye ticaret yapıyorum, ben niye bir şirket kuruyorum? Bunun sonunda karlılık önemli. Yani karlılık günün sonucunda bu işin sağlıklı olup olmadığına karar veriyor ve ben eğer oluşturacağım yapı içerisinde dediğim gibi her iş modelim çalışıyorsa, benim buradaki gelir modelim çalışıyorsa ve ben burada hızlı büyüyerek, buradaki hacmi büyüterek bu ekonomik yapımı daha sağlıklı bir yapıya getire biliyorsam o zaman bence yatırım yapıp ileriye dönük daha sustainable dediğimiz ve daha sağlıklı bir yapıya şekilde büyümek bence zaten normal kitapta yazan şey bu. Bunu bu şekilde yönetmek sanki böyle.

Ussal Şahbaz (00:27:40) – Düşük faizler nedeniyle 2019 20 21 22’ye geçen seneye kadar bu unutuldu değil mi? Çok yani. Çünkü para bol olunca insanlar çabuk unutuyor bu işi.

Ussal Şahbaz (00:27:52) – Biz niye kuruşluk para kazanmak öyle değil de bu yatırımı alan biraz daha çok büyüttü, biraz daha çok büyüttü ama her zaman para kazanamıyor. Soru Birden makroekonomik ortam değişince çağ tersi aşağıya düşüyor. Bu sefer ortam bozuldu bilmem ne. Ama işin çeşidi bozuktu. Belki esası da bozuktu. Onu maalesef bütün dünya. Yani bu her yerde olan bir şey.

Barbaros Özbuğutu (00:28:10) – Çok net ve şeyde görebiliyoruz. Yani iş modelini, kendini kanıtlamış işler bakalım.

Ussal Şahbaz (00:28:17) – Hani çok güzel bir örnek. Geçen hafta iflas başvurusunu yaptı, iflas.

Barbaros Özbuğutu (00:28:22) – Başvurusunu yaptı ve genel anlamda problemi ilk günden belliydi aslında.

Ussal Şahbaz (00:28:27) – Değil mi?

Barbaros Özbuğutu (00:28:28) – Çünkü ekonomisi ve iş modeli çalışmıyordu ve bütün bu kurgu içerisinde şimdi şeye kızabilir tabi ki. Hani bu kadar yatırımcı buraya bu kadar parayı yatırdı, bunun arkasındaki nedenleri bir bakmak lazım.

Ussal Şahbaz (00:28:42) – Bu evet güzel sordu, sen sordu cevap da bekliyorum. Niye? Niye yani bu? Çünkü bu yatırımcı dediğimiz adamlar ilk defa yatırım yapmıyorlar değil mi? Yani şu anda öyle bir hisse ya da öyle, bilmemne de öyle. Onlar da belki.

Barbaros Özbuğutu (00:28:55) – Ya yatırımcıların bence bir tane başı var. Çok büyük.

Barbaros Özbuğutu (00:28:59) – Bir bak o da FOMO dedi. Evet, hani ben burada yatırım yapmazsam bir şey kaçıracak.

Ussal Şahbaz (00:29:06) – Yani o da yapıyor. O yapıyorsa ben de yapmalıyım. Çünkü o yaptığına göre bir şey var burada.

Barbaros Özbuğutu (00:29:11) – Ve bence bunu çok iyi kullanan girişimciler var.

Ussal Şahbaz (00:29:15) – Tabii bu psikolojik bir şey, psikolojik.

Barbaros Özbuğutu (00:29:17) – Bir şey ve bunu doğru kullandığın noktada masadaki opsiyonlarını arttırıyor masadaki opsiyonlar. Yani yatırım yapmak isteyen şirket sayısını arttırdığı anda değerleme ve değerleme artıyor.

Ussal Şahbaz (00:29:30) – Ondan sonra olmayacak bir değerleme, yatırım alıyorsun, sonra da olmuyor.

Barbaros Özbuğutu (00:29:35) – Sonra da olmuyor, ondan sonra da geçiyorsun. Geçmek ne demek? Değerleme düşüyor. Bunun karşılığında ister istemez işten insan çıkarıyor, alıyorsun. 6 ay önce aldığın insan sayısını yeniden.

Ussal Şahbaz (00:29:48) – Çıkarmak, çıkarmak.

Barbaros Özbuğutu (00:29:49) – Zorunda kalıyorsun. Bu mesela bence çok önemli bir konu. Şu açıdan biz ICO da şimdiye kadar hiç bir zaman şirket işte kötü planladı diye veya şirket hedeflerine ulaşma diye veyahut herhangi bir nedenden dolayı biz kimseyi işten çıkarma çok önemli.

Ussal Şahbaz (00:30:05) – Yani 10 yıl performansı kötüdür, bilmemne huysuzluğu şudur budur.

Barbaros Özbuğutu (00:30:09) – Başka başka bir şey.

Ussal Şahbaz (00:30:11) – Ama şirket hedeflerini makro nedenlerden ötürü hiç bir şekilde çıkarmadı.

Barbaros Özbuğutu (00:30:15) – Son 10 yılda Türkiye’de olup bitenleri biliyoruz. Bu nedenle bir şey diyemem.

Ussal Şahbaz (00:30:19) – Bu şu demek. Yani. Dolayısıyla bir işe alımda yapmadığınız bence özel bir şey yok. Evet.

Barbaros Özbuğutu (00:30:24) – Çünkü iş modelimizde zaten bizim ilk baştan önem verdiğimiz konu. Biz hep şunu diyorduk şirkette hani man work dediğimiz birisini. Evet, hala evet, hayır. Evet, hayır. Bu. Evet, hayır. Oturup bütün gün sadece iki tane düğmeye basacak işleri zaten insanlara yaptırmayın. Biz çok erken aşamada işte otomasyona, ondan sonra şirket içerisindeki, belki de Türkiye’de bizim alanımızda yapay zekayı ilk kullanan şirketlerden bir tanesiyiz. Çünkü yapılacak o kadar çok evet hayır işi var ki ve Türkiye’deki işgücü ucuz olduğu için tabii insanlar tabii alıyor insanları oturtuyor işte yüz kişilik böyle küçücük masaların başına ve bütün gün sadece oraya çıkarmakla kolay.

Ussal Şahbaz (00:31:08) – Yani Almanya’ya, Fransa’ya göre değil mi? Çok. Dolayısıyla böyle lüzumsuz işler için adam alıyorsun.

Barbaros Özbuğutu (00:31:15) – Ve bizim oradaki felsefemiz çok iyi. Biz büyüyeceğiz, çok büyük bir şirket olacağız Ama biz şirket içerisinde mutlu bir ortam yaratmak istiyoruz. Mutluluk bizim için önemli. Bunu başarı bilmemiz için de günün önce insanlara daha kreatif çalışabilecekleri, şirkete değer katabilecek işleri ve ileriye dönük bakıldığı zaman da ben sizin için daha ne yapabilirim ki? Biz şirket olarak katma değerimizi arttıralım, müşteriye olan ilişkimizi arttıralım.

Barbaros Özbuğutu (00:31:42) – Buraları düşünecek insanlara ihtiyacımız var. Çünkü böyle bir ortam, çalışma ortamı yarattığın anda zaten insan birbirinden böyle motivasyon motivasyonunu alıyor ve çok çok daha pozitif, çok çok daha üretken bir ortam oluşturuyor. Ama bütün gün aynı işi yapıyorsun ve sadece evet hayır.

Ussal Şahbaz (00:31:59) – Sonra da ilk atılan adam oluyorsun. Bir şeyde makroekonomik durum bozuldu veya şirketin parası bittiğinde çok.

Barbaros Özbuğutu (00:32:05) – Ama bu kurgu içerisinde dediğim gibi çok verimli ve ölçtüğümüz, çok erken aşamada ölçtüğümüz şeylerden keyfi aylardan bir tanesi. Kaldı. Yani çalışan insan başına ne kadar ciro yapıyoruz ve çalışan insan başına ne kadar koştuğumuz var, ne kadar giderimiz var bunları biz çok net şekilde bakıyorduk ki ölçeklerde ki zaten böyle bir şey eğer on kat büyüyorsa, çalışan sayısı sadece bir kat büyüyorsa o zaman ölçek dinliyorsun sen zaten on kat büyüdü, on kat daha iyi edersin. Olmuyor mu? Olmuyor. Ne kadar çok insan alırsan tabii o kadar çok. Tabii iş yapma.

Ussal Şahbaz (00:32:41) – Bunlar tamamen unutuldu. Ve bence şöyle bir şey oluyor. Şimdi bunu bir şirket, iki şirket yapsa bir problem ama birçok şirket aniden büyüdüğü zaman o bir makro dengesizlik de yaratıyor.

Ussal Şahbaz (00:32:51) – Ne bileyim yazılımcı bulamıyorsun, hepsini alıyor falan. Böyle problemlerde oluyor. Sonra birden bire hepsi işten çıkıyor. O zaman da o adamların becerileri açısından kötü. Çünkü adam bir yerde çalışmaya alışmış, orada bir şeyler öğrenecek, kendini gösterecek ilişkiler kurmuş gitti. Yani bir organizasyonel sermaye erozyonu da oluyor. Bence bunu da düşünmek lazım. Yani şirketlerin böyle sürdürülebilir büyüyebilmesi çok önemli.

Barbaros Özbuğutu (00:33:13) – Bence çok doğru bir konu. Bizim hep dikkat ettiğimiz şeylerden bir tanesi biz yani birisini çalıştığı bir ortamdan çıkar iyisi koya almak bizim için çok büyük bir sorundu.

Ussal Şahbaz (00:33:27) – Evet.

Barbaros Özbuğutu (00:33:27) – Çünkü doğa insanın hayatını değiştiriyor, doğru insanın hayatına dokunuyor ve çok emin olmamız lazım. Biz hiçbir zaman şeyi yapmadık. Bir gelsin, bir başlasın, bir bakalım doğru mu değil mi? Onun için bizim işe alım süreçlerimiz her zaman daha uzundu. Daha detaylı konulara dahil olurduk ve günün sonucunda hani böyle çok şeyde kaldığımız noktada tam karar veremiyorum. Doğru kişi mi değil mi? Mesela ekipten arkadaşları dahil ederdik ki sen de bir konuş, sen de bir güç çünkü şunu sorumluluğu çok önemli Ben senin hayatına dokunuyorum. Evet sen şu an çok mutlu bir işin olabilir.

Barbaros Özbuğutu (00:34:02) – Julia’nın nasıl benim hayatıma dokundu ise zamanında evet doğru bir dokunuşla benim hayatımı pozitife çevirebilir. Ama ben yanlış bir hareket, senin şu an belki de beş yıldır çalıştığın çok mutlu olduğum bir ortamdan daha fazla para vererek, alarak.

Ussal Şahbaz (00:34:16) – Para vereceğim diye alıyorsun. Ondan sonra mutsuz oluyor.

Barbaros Özbuğutu (00:34:19) – İşten çıkardığı şu anda senin psikolojinin bozulduğu noktada yani çok başarılı bir insan iken birden belki kendini çok başarısız hissedebiliyor. Ben senin hayatına negatif dokunmuş oldum böyle ve senin hayatını belki bambaşka bir raya oturtup bambaşka şekilde negatif bir ruh seviyesinde devam ettirmeyi sağlamış olur. Onun için biz işe alımlarda buna çok önem veriyorduk. Eğer birisi çalışmıyorsa veyahut boş yere işe alınıyorsa o başka da çünkü onun bir riski yok. Ama eğer bir yerde çalışıyorsa ve ben onu oradan alıp şirkete dahil ediyorsam kesinlikle çok iyi düşünmem lazım ve o sorumluluğun bilincinde karar vermem lazım.

Ussal Şahbaz (00:34:56) – Ama yavaş yavaş bitirirken şunu da söyleyeyim. Yani şöyle anlıyorum, başta böyle. Mesela ben çalışanı alırken düşünüyorum. Bu sosyal açıdan önemli bir sorumluluk ama hep bunlar şirketin aslında değerini arttırıyor değil mi? Yani burada. Ama şeyi değil, hayrına yapmıyorsun. Şirket gerçekten değerli bir varlık olsun diye yapıyorsun değerin tanımını.

Ussal Şahbaz (00:35:16) – Çok güzel soru sen söyle. Yok yani ben.

Barbaros Özbuğutu (00:35:18) – Bu konu hakkında çok düşünüyorum son zamanlarda. Çünkü hani değişik tweetlerde veyahut postlarda falan da değiniyorum ya, şirket değeri sadece değerleme ise yani o şirketin.

Ussal Şahbaz (00:35:30) – Dolar değeri.

Barbaros Özbuğutu (00:35:31) – Hisse değeri ise o zaman hiçbir değer katmıyorum ondan.

Ussal Şahbaz (00:35:34) – Ama o dolar değeri dediğimiz şey çok volatil. Yani bugün şöyle, yarın böyle Aslında hem volatil hem de kısmen de uydurma. Çünkü birisi bir şey verince ona biz değer diyoruz. Adam bu değerlere de yatırım yapmış. Var mı öyle bir değer bilmiyoruz.

Barbaros Özbuğutu (00:35:48) – Bence zaten olduğumuz sistemin içerisindeki en büyük problemimiz geçmişe dönüp bakıldığı zaman geçmişte hani şirket değerlemesi nasıl yapılıyordu? Evet şu an nasıl yapılıyor? Borsa günü sonucunda yine dediğim gibi çok manipülasyona açık olan bir soru. Geçen değindiğim konulardan bir tanesi buydu. Yani bir şirket eğer 6 ay önce aldığı işçileri 6 ay sonra binlerce kişiyi işten çıkarıyorsa biz bu şirkete başarılı diyebilir miyiz?

Ussal Şahbaz (00:36:20) – Bence diyemeyiz.

Barbaros Özbuğutu (00:36:22) – Ama diyoruz diyoruz.

Ussal Şahbaz (00:36:23) – Çünkü değeri.

Barbaros Özbuğutu (00:36:23) – Yüksek Ve bence bütün bu kurgu içerisinde başarı ve başarı tanımı. Burada değer tanımını ileriye dönük değiştirmemiz gerektiğini düşünüyorum.

Ussal Şahbaz (00:36:32) – Biz sürdürülebilir değerlilik çok olması lazım.

Ussal Şahbaz (00:36:35) – O yine dolar ama yabancı.

Barbaros Özbuğutu (00:36:38) – Zaten şirket değeri bunun.

Ussal Şahbaz (00:36:39) – Bir bir boyutu.

Barbaros Özbuğutu (00:36:40) – Bir boyutu, boyutu bence. Ama başka boyutlara da ihtiyacımız var. Çünkü bütün bu kurgu içerisinde eğer biz sistematik olarak sadece hani hissedarların değerini arttırmak üzere bir sistem oluşturursak geri kalan herkes kaybetmeye, kaybetmeye.

Ussal Şahbaz (00:36:55) – Mecbur ve hissedarların değeri de günlük bir şey. Bugün var yarın da yok.

Barbaros Özbuğutu (00:37:00) – Ama bence burada daha tamamlayıcı ve bütünleyici ve bütün paydaşların aslında bu sistemde veyahut bir payı olduğu noktada, mesela bir şirkete değerli derken şöyle diyebiliriz Bunun ortalama çalışan süresi ne kadar? Çok güzel mesela bu bir pay olabilir. Çok güzel mutluluk endeksi denilen konular var. Artık ülkelerin mutluluk endeksleri ölçülüyor ve ben mesela bunu çok önemli ve çok şey buluyorum ya hani bizim iyzico da ölçtüğümüz işte net skor denilen bir şey var. Yani şirket içerisinde ben arkadaşlarımı ve ailemi çalışmayı önerir miydim değil miydim diye Böyle bunun bir metodolojisi var ve biz bunu ölçüyoruz. Yani şu oluyordu herhalde tam metodoloji yapacağım ama ila 9 verenleri sayıyorsun. Ondan sonra ortada başka.

Ussal Şahbaz (00:37:47) – Bir şey var.

Barbaros Özbuğutu (00:37:49) – O metodoloji de bizim. Yani zirvedeki en pesimist 50 üçlü ve 53 inanılmaz yüksek bir sayı.

Barbaros Özbuğutu (00:37:58) – Dolayısıyla, yani şirketlerde şunu diyelim marketing ciler eğer otuzu gördüğü zaman diyorlar ki inanılmaz olduk falan, bizimkisi 53’te kendi.

Ussal Şahbaz (00:38:06) – Çalışanların için LOVE BRAND olmuş. Bu çok güzel.

Barbaros Özbuğutu (00:38:08) – Bu mesela bence ülkeler namazında da ölçülüyor. Onun için şeye bakıyoruz diyoruz. Türkiye de yaşayan insanlar mutsuzuz o zaman ne kadar başarılı bir ülke olabilirsin?

Ussal Şahbaz (00:38:22) – Mesela ben bu sene yüzde 7 büyüdüm ama mutsuz tabi.

Barbaros Özbuğutu (00:38:25) – Bence bu aslında her şeyin önünde olması gereken. Yani ben bir grup üzerinde bir sorumluluğum varsa o zaman benim ilk hedefim bu grubu mutlu tutmam lazım. Bu bazen çok sosyal romantizme doğru gidebilir. Yani insanları mutlu etmek için onu da vereyim, bunu da vereyim. Ama üretken bir yapı içerisinde insanları mutlu tutmak. Yani ben şunu diyorum Eğer doğru kültürü oluşturabilirsin ve o kültüre doğru nasıl diyeyim alanı yaratabilirsin. Zaten o kültür kendisini üretmek için her şeyi yapar ve o kültüre sahip de ben şunu gördüm. Yani 10 kişilik bir ekip içerisine kültürü çok doğru olan ve iyi olan bir ekibin içerisine iki tane kültüre uymayan insanı kattığın 10.

Ussal Şahbaz (00:39:12) – Kişi de bozuluyor.

Barbaros Özbuğutu (00:39:13) – Hayır, şöyle bir şey oluyor. O 10 kişi iki kişiyi ilk önce içerisinde adapte etmeye çalışıyor.

Barbaros Özbuğutu (00:39:20) – Ondan sonra başaramadığı zaman da şey gibi kabul etmiyor. Organizmayı atıyor, atıyor dışarıya. Sen ve senin aslında yönetici olarak yapman gereken bu olduğu anda orada olup o insanları oradan çıkarmak.

Ussal Şahbaz (00:39:34) – Ve o kültürü doğru kurabilmek.

Barbaros Özbuğutu (00:39:36) – Tabii o kültürü oluşturacaksınız ve ondan sonra o kültüre sahip çıkacaksın. O çok önemli.

Ussal Şahbaz (00:39:40) – Valla çok güzel bir sohbet oldu. Çok teşekkür ederim. Şimdi yavaş yavaş bitirirken ben de tabi biraz promosyon yapayım. Bu konuları beğeniyorsanız tripod kesiti lütfen beğenin beğen tuşuna basın o yayılmasını sağlıyor. Bir de benim haftalık bir bültenin var e-posta ile her cuma gelen yine teknoloji, toplum ve politika hakkında Global isler. Com adresinden üye olabilirsiniz. Çok teşekkür ediyorum. Bence çok güzel dersler. Herkes için vardı bu. Yani girişimciler için de yeni. Kariyerine başlayanlar, içinde kariyerinin ortasında olanlar ve 30 yaşında amca olanlar için de çok güzel öğütler vardı. Çok teşekkürler.

Barbaros Özbuğutu (00:40:18) – Ben çok teşekkür ederim.

 

🔔📨Global İşler + Bültenine üye olmak için tıklayın!

❤️🐦Ussal Şahbaz’ı twitter’da takip içi tıklayın!

🚀🗞️Ussal Şahbaz’ı Medium’da takip için tıklayın!

🔔📢Wand Network Instagram hesabını takip edin!

🔔🎙️Reklam ve Sponsorluk için: merhaba@wandnetwork.com

 

  • cover play_arrow

    #S2E5: Barbaros Özbuğutu ile Sürdürülebilir Girişimcilik- Iyzico
    Ussal Şahbaz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir